Arşiv

Archive for Eylül 2010

19-26 Eylül Köşe Yazıları ve Makaleler

AB çıkmazı

Beril DEDEOĞLU

Anayasa paketinin halkoyuyla onaylanmasından sonra, sıranın yasaların içerik ve ruhunda değişiklik yapılmasına geldiği anlaşılıyor. Bu çerçevede AB uyum yasalarının meclisten geçmesi ve hızla yaşamımıza dahil edilmesi gerekiyor. AB müzakere sürecine de hız kazandırabilecek bir süreç söz konusu, ancak AB ile ilişkiler ne yazık ki sadece uyum yasalarına ya da Türkiye’nin demokratikleşme yönünde attığı adımlara bağlı değil.

AB’ye üye ülkelerde son yıllarda yapılan seçimleri giderek daha fazla sayıda “sağ” partilerin kazandığı ya da “sağ” partilerin oylarını artırdığı gözleniyor. Avrupa’daki “sağ” ile Türkiye’deki sağ aynı anlama gelmiyor, Avrupa için kast edilen sağ, kendisine göçmenlerden, mültecilerden, yabancılardan, yerli yabancılardan güç kazandıran bir sağ. Bu haliyle yabancı düşmanlığı ve İslam korkusu üzerinden siyaset üreten partiler, farklılıkların birliği yerine farklılıklardan arındırılmış birlik projelerini savunuyor. Böylece bazı yerlerde kitlelerin korkularının yabancı düşmanlığına dönüşmesi devlet politikası haline gelebiliyor.

Söz konusu gelişmeler, Türkiye’nin bundan sonra daha fazla “istenmeyen aday” olma ihtimalini artırırken Türklerin istenmeme halini daha da güçlü bir his haline getirebilir. Bu ortamda da Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen kesimlerin, ülke ve liderlerin seslerinin cılız kalma olasılı yüksek. Türkiye’nin kamu diplomasisi faaliyetlerini nerelerde artırmasına ihtiyaç olduğu, toplumsal yakınlaşmaların yolunu açacak önlemlerin nereye karşı alınacağı belli. Avrupa sağının Türkiye konusunda elini güçlendirmemek için içeride de daha adil ve dikkatli olmaya gerek bulunuyor. Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Köşe yazıları

19-26 Eylül Haftalık Basın Özeti

20.09.2010

Swoboda:AB ile CHP arasında güçlü ilişkiye ihtiyaç var

Avrupalı sosyalistlerin önde gelen ismi Hannes Swoboda, AB ile CHP arasında güçlü bir ilişkiye ihtiyaç olduğunu söyledi.

Deniz Baykal’ın her şeyi bildiğini ve kendilerine anlattığını söyleyen Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanvekili Swoboda, “Yeni CHP lideri daha çok dinliyor. Sakin, algısı daha açık. Ama hem parti hem de Türkiye’nin temel meselelerinde daha çok ses çıkarmasını bekliyoruz” dedi. Daha fazlasını oku…

2010-2011 Akademik yılı başladı

24 Eylül 2010 1 yorum

Bir hafta gecikmeyle geldiğim üniversitemde derslerin başlamasıyla birlikte akademik açıdan yoğun ve bir o kadar verimli geçmesini ümit ettiğim  bir döneme girmiş bulunmaktayım… Yaz döneminin rehavetini üzerimden atıp Blog’um üzerinde çalışmaya ilk günden başladım. Sürekli olarak aktif  tutmayı amaçladığım blogumu vakit ayırabildikçe zamanla daha da derinleştirip geliştirmeye çalışacağım.

Şu an itibariyle “Günlük, Köşe yazıları, Siyaset ve AB Haftalık Basın Özeti” olmak üzere 4 kategoriye ayırdığım yazıların “Günlük” kategorisinde güncel konular hakkında yazılarım, “Siyaset” kategorisinde iç ve dış politika üzerine yazdığım yazılar, “Köşe yazıları” kategorisinde yerli ve yabancı basından seçtiğim köşe yazıları ve son kategoride ise AB hakkında basından derlediğim haftalık  haber özetleri yer alacaktır. Bunların yanısıra yerli ve yabancı düşünce kuruluşlarından seçme makaleleri veya en azından linklerini buradan paylaşmaya çalışacağım. Bu şekilde ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip edeceğiz.

En kısa zamanda “Kitap” ve “Gezi” kategorilerini de Bloga eklemeye çalışacağım.

İyi akşamlar…

Kategoriler:Günlük

Seçtiklerim

Daha ileri reformlara evet, zafer naralarına hayır

JOOST
LAGENDIJK

Türkiye

15/09/2010

joost.lagendijk@radikal.com.tr

12 Eylül referandumunun sonucunu liberal/demokratik/reform yanlısı/Avrupa yanlısı bir bakış açısından nasıl değerlendirmeli? Belki daha önemlisi: Buradan nereye gidilecek?
Bu köşeyi okuyanlar, sonuçtan gayet memnun olduğumu duyduklarına şaşırmayacaklardır. ‘Evet’ oyu verenler ile hayırcılar arasındaki fark, nüfusun çoğunluğunun tercihleri konusunda herhangi bir tartışmaya mahal vermeyecek kadar fazla. ‘Evet’ oyu verenlerin saikleri elbette çeşitlilik taşıyordu, fakat Türklerin büyük çoğunluğu anayasayı değiştirmenin Türkiye’nin yararına olacağı kanaatindeydi.
Öte yandan ‘hayır’ oylarının miktarı da görmezden gelinemeyecek kadar fazla ve paket aleyhine oy verme sebepleri muhalefeti iflah olmaz reform karşıtları olarak yaftalamaya izin vermeyecek kadar karışık. Kullanılmayan oyların iknadan mı yoksa göz korkutmadan mı kaynaklandığını hiçbir zaman bilemeyeceğiz fakat BDP, Kürtleri oy sandıklarından uzat tutmakta başarılı oldu. Boykot kampanyasının etkisi ancak yavaş yavaş görünür hale gelecek,
zira bu, PKK ateşkesinin devam edip etmeyeceğine
sıkı sıkıya bağlı. Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Köşe yazıları

Lizbon Antlaşmasına Giden Yol ve Yeni Dönemde AB

          Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısını ve işleyişini yeniden düzenleyen Lizbon Antlaşması , sekiz yıllık sancılı ve engelli bir sürecin ardından 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girdi. Soğuk savaş yıllarında yaşanan iki kutuplu dünya düzeninde küresel politikalara etki edebilecek kapasitesi olmayan AB, bu dönemde ABD’nin belirlediği sınırlar içerisinde dış politikasını belirliyordu. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ABD’nin tek kutup olarak dünya politikasına yön vereceği teorilerine karşı, 2000’li yıllara gelindiğinde Rusya ve Çin’in yükselen güçler olarak ABD’nin karşısında yer almasıyla ortaya çıkan çok kutuplu yeni dünya düzeni, Avrupa Birliği’nin uzun yıllardır altyapısını oluşturmakla uğraştığı köklü kurumsal değişikliklerin gerçekleştirilmesini kaçınılmaz kılıyordu.

            ABD-Çin ve Rusya üçlüsünün domine ettiği dünya politikasında, ekonomik olarak gerçekleştirilen bütünleşmeye ve elde edilen başarıya pararel olarak siyasi açıdan da güçlü bir idari yapı ve tek sesli bir dış politikaya sahip küresel bir güç olma amacının yanısıra, birliğin en önemli dış politikası olarak kabul edilen genişleme politikasının sonucu olarak kurumların işleyişinde karşılaşılan aksaklıklar, karar alma ve uygulama mekanizmasının giderek ağırlaşması, en nihayetinde AB vatandaşlığı kavramının yeniden tanımlanmasına olan ihtiyaç köklü reformları içeren bir anayasa tartışmasının doğmasına yol açmıştı. Daha fazlasını oku…

Avrupa Birliği Müzakere Sürecinde Engeller ve Muhtemel Kazanımlar

Müzakere Süreci

 Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanlarının 17 Aralık 2004 Zirvesi’nde aldığı karar doğrultusunda Türkiye 3 Ekim 2005 tarihinde resmen AB’ye katılım müzakerelerine başlamıştır. Bu karar alınırken, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerinin yeterli ölçüde karşıladığını belirten tavsiye kararı göz önünde bulundurulmuştur.

Bu zirvede 23 maddeden oluşan Türkiye Müzakere Çerceve Belgesi kabul edilmistir.  Böylece, Türkiye’nin AB üyelik süreci son aşamasına girmiştir. Ancak geçen 5 senelik bir sürenin ardından müzakerelerdeki son durum iç açıcı değildir. AB Konseyi ve (adada çözüme “hayır” dediği halde 2004’te birliğe üye olan) Kıbrıs Rum Kesimi, Türkiye gümrük birliğini Rumlara uygulamadığı için, Fransa ise üyeliğe götüreceği gerekçesiyle 35 fasıldan toplam 18’ini askıya aldı. 12 fasıl açıldı, bir fasıl açılıp kapandı; diğer 4 fasıldan 3’ü Türkiye hazır olmadığı için açılamıyor, geriye 1 fasıl kalmış durumda. Kıbrıs sorunu çözülemezse (ki çözülecek gibi görünmüyor) müzakereler tıkanma noktasına yaklaşıyor. Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Siyaset

Cahil Halk Sendromu ve Azgın Azınlık Psikolojisi

Zorlu ve çekişmeli bir kampanya döneminin ardından referandum sürecini de geride bıraktık ve Türk halkı tavrını demokrasi adına ilerlemeden ve reformlardan yana koydu.Bu günden sonra Ak Partiden beklentilerimiz büyük, dolayısıyla vaat edilen demokratik reformların gecikmesi dahi bu desteğin azalması için yeterli olacaktır… Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Günlük Etiketler:,

Hello world!

14 Eylül 2010 1 yorum

Welcome to WordPress.com. This is your first post. Edit or delete it and start blogging!

Kategoriler:Günlük