Arşiv
Kolombiya’da La Violencia Dönemi, Rojas Pinilla Askeri Rejimi ve Ulusal Cephe
Kolombiya’da La Violencia Dönemi, Rojas Pinilla Askeri Rejimi ve Ulusal Cephe (Makalenin tamamını PDF Formatında okumak için tıklayınız. La Violencia, Rojas Pinilla Askeri Hükümet Dönemi ve Ulusal Cephe )
-Kolombiya / Temel Veriler ve Genel Görünüm
Güney Amerika’nın yüzölçümü olarak dördüncü ve 46 milyon nüfusuyla en kalabalık üçüncü ülkesi olan, petrol, kömür, değerli metaller başta olmak üzere zengin yeraltı kaynaklarına sahip, dünyanın önde gelen kahve üreticilerinden olan Kolombiya[1], köklü devlet geleneği ve kurumsallaşmış idari sistemi sayesinde siyasi ve ekonomik düzenini belli bir seviyede sürdürmeyi başarmıştır. Bu yönüyle Latin Amerika’daki diktatörlük yönetimi geleneğinden soyutlanmış yegane örneği olarak değerlendirilmektedir.
Buna karşın, Kolombiya’nın, kökleri ülkenin kuruluş dönemine uzanan, temelde en büyük sorunları olan;
- demokrasi geleneğine rağmen elitist yapısı ,
- gelir dağılımındaki aşırı uçurum, (2012 yılında 48 ülkenin yer aldığı dünyanın gelir dağılımı en eşitsiz ülkeleri listesinde 6. sıradan 19. sıraya, Latin Amerika ülkeleri arasında ise 3. sıradan 7. sıraya gerilemesine rağmen gelir dağılımı dengesizliği Kolombiya’nın önemli sorunlarından birini oluşturmaktadır)
- ve bu sorunlara ek olarak, aşırı sol ayrılıkçı gerilla örgütleri Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC) ve Ulusal Kurtuluş Ordusuna (ELN) karşı yaklaşık 50 yıldır devam eden silahlı mücadelenin yarattığı istikrarsızlık ortamı,
Türkiye-Latin Amerika İlişkilerinde Son Dönemde Yaşanan Gelişmeler
Gerek coğrafi uzaklık, gerek dış politika önceliklerindeki farklılıklar nedeniyle ülkemiz ile Latin Amerika bölgesinde yer alan ülkelerle olan ikili ilişkiler Cumhuriyet tarihi boyunca düşük seviyede seyretmiş, Latin Amerika’ya Türkiye, Ortadoğu ve İslam dünyası açısından bakıldığında her şeyden önce vurgulanması gereken, kıta ile “sosyal” bağların bilindiği ve düşünüldüğünden çok daha fazla olmasına rağmen[1], son döneme kadar ilişkilerin, genelde karşılıklı sempati temelinde kültürel alanda atılan birtakım adımlardan ibaret olduğu görülmüştür.
2010 yılında bölgeyi ziyaret eden ilk Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önümüzdeki hafta bölgeye gerçekleştirmesi öngörülen geniş çaplı ziyareti öncesinde, “Latin Amerika Çalışmaları” alanında yüksek lisans yapan biri olarak, ülkemiz ile Latin Amerika bölgesinde yer alan ülkeler arasında son dönemde gerçekleşen gelişmeleri ele almanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Öncelikle, Arjantinli Türkiye-Latin Amerika İlişkileri Uzmanı Ariel S. Gonzalez Levaggi’nin de ifade ettiği gibi,[2] Amerika Birleşik Devletleri hegemonyasının zayıflaması ve yeni bölgesel güçlerin ortaya çıkması gibi sistemik faktörlerin yanında, Türkiye’nin uluslararası kimliğinin değişimi, piyasa çeşitliliği çabaları ve uluslararası forumlarda ortak hareket etme gibi faktörler, Türkiye ve Latin Amerika ülkelerinin işbirliği anlamında derinleşebileceklerini fark etmelerini sağlamıştır.
Bu doğrultuda, Türkiye-Latin Amerika ilişkileri hakkında konunun uzmanları, Türk Dış Politikası açısından;
- Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1995 yılında Arjantin, Brezilya ve Şili’ye ziyareti,
- 1998 yılında “Latin Amerika ve Karayipler Eylem Planı”nın uygulama konulması,
- ve son olarak da 2006 yılının Türkiye’de “Latin Amerika ve Karayipler Yılı” olarak ilan edilmesi,
çerçevesinde Latin Amerika’ya yönelik üç önemli kurucu adımdan söz etmektedirler.[3] Daha fazlasını oku…